******çü Düşünce Topluluğu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

"DEMOKRASİ VE BİLİNÇ"

Aşağa gitmek

"DEMOKRASİ VE BİLİNÇ" Empty "DEMOKRASİ VE BİLİNÇ"

Mesaj  Sertay YAYLA Ptsi Nis. 21 2008, 14:02

DEMOKRASİ VE BİLİNÇ



Sözlükte; "aralarında hiçbir ayrılık gözetmeksizin bütün vatandaşların katılacağı hükümet, yönetim biçimi veya azınlığın çoğunluğun kararlarına uyduğu yönetim biçimi" olarak ifade edilen demokrasi, gerçekten ne olmalıdır ki, "topluluksal yaşam"dan çok "toplumsal yaşam"ı yaşatabilsin.

Yunanca demokratia yani demos, halk zümresi, ahali, yani kratia iktidar sözcüğünden türemiştir. Demos halk demektir. Halk ne demektir; toplum. Toplum ne demektir: bireyler. Birey ne demektir; Bilinçli insan. Bilinç ne demektir: us. Sonuç olarak Demokrasinin kaynağı us'tur. Us ise her süre ortak bir doğruda buluşur. Nedir bu ortak doğru?

Bugün görülüyor ki demokrasiyi –topluluksal– yaşamda (bireyci çıkarcılardan yana olanların oluşturduğu kümelerde) yaşatmak olanaklı değildir. Bunun birçok nedeninin yanında buna, demokrasi kavramının tanımlanmasından doğan sorunları da eklememiz gerekir. Ne yapmalıyız da demokrasiyi uygun bir kavram içerisinde değerlendirmeliyiz? Yani su yüzüne çıkarmamız gereken demokrasiyi ellerimizle kavrayabilir duruma nasıl getirmemiz gerekecek?

En başta şu sıralamayı iyi kavramamız gerekiyor: Bilinç (us), düşünce, birey, toplum. Bu dört öğe demokrasinin aşamalarıdır ve bu aşamalar bizi demokrasiye götürecektir.

Demos haktır demiştik. Peki, "halk" olmanın nitelikleri yok mudur? Neye göre halk? Örneğin bundan yüz bin yıl önce demokrasiden veya halktan söz etmemiz olanaklı mıdır? Peki bugün? Pek yarın?

Karşımıza bir de süreç kavramı çıkıyor! Halk ve süreç! Biz bu kavramları biraz daha bilimselleştirirsek şöyle diyebiliriz: Halk, toplum demektir; süreç ise evrim.

Şimdi irdeleyelim bu iki kavramı. Toplum nedir? Evrim nedir?

Toplumun oluşması için o tolumun –özellikle yaşadığımız çağda– belirli toprak/ülke sınırları içerisinde olması gerekir. Toprak/ülke sınırları, emperyalist ülkelerin sömürüsünden korunmak için ilk koşuldur. Koşulları çoğaltabiliriz…

Emperyalist topluluklara karşı direnen bir ülkede, eşit/paylaşımcı bir toplum var ise, orada demokrasi yaşatılabilir. Peki, nasıl eşit/paylaşımcı bir toplum oluşturulur.

Dört öğeden söz etmiştik: Bilinç, düşünce, birey, toplum.

İnsanoğlu doğar doğmaz genlerin tutsağıdır. İnsanoğlunun bilinçli veya bilinçsiz oluşunu genler belirler. Genler evrimsel sürece bağlıdır ve bu süreç yaşamın kendisidir. Bilinç veya bilinçsizlik kişinin kendi isteği değildir. Kişi eğitim alabilir ancak bilinç eğitim ile oluşmaz. Çünkü bilinç kişide ya vardır, ya da yoktur. Eğitim yalnızca var olan bilinci su yüzüne çıkarabilir. Bilinçsizlerin eğitilmesi gereksiz olduğu gibi, bilinçsizin eğitim ile bilinçlenmesi de olanaksızdır. Bilinç bedenin bütünüdür; eller, gözler, kulaklar; her şeydir bilinç; bilinçsizlik de öyle… İkisini de belirleyen genlerdir.

Demokrasilerde bilinçli insan öğesi vardır. Bilinçli insan düşünen insandır. Çünkü düşünmenin tek aracı bilinçtir. Bilinçsizler düşünemezler; ancak düş kurabilirler. Düşünmek ve düş aşamalı iki kavramdır. Bilinç yetisi gelişmemiş olanlar düş kurarlar ancak düşünmek eyleminde bulunamazlar. Bilinçli insan ancak düşünme yetisi ile düşünce yaratabilir. Bilinçsizler ise düşler kurarak düşüncesizliği yaratırlar. Düşüncesizliğin öteki adı da yalandır. Bilinçsizler düş kurarak kendilerini kandırırılar. Yalan veya düş ile yaşamak bilinçsizlerin ana özelliğidir. Düş bireyci çıkar ve yarar peşinde koşanların, düşünce ise toplumsal yarar ve çıkar peşinde koşanların ürünüdür. Bilinçsizlik düşü yaratır ancak düşünceyi yaratamaz.

Bilinçli insan düşünme eyleminde bulunur ve düşünce üretir. Düşünce üreten kişi bireydir. Düşünce üretemeyen bilinçsizler, düş ve yalan üreterek bireyciliği seçerler. Bireycilerin tek amacı vardır, o da kendi bireyci çıkarlarıdır. Bireyci çıkarlar peşinde koşanlar, hiçbir süre toplumu oluşturamazlar. Çünkü düşünemeyenler veya öteki adıyla bireyci çıkar peşinde koşanların kafalarında toplum diye olgu yoktur. Çünkü düşünmeyenlerde bilinç oluşmadığı için ne düşünce üretebilir, ne toplum olgusunu algılayabilir, ne de kendilerini görebilirler. Bu yüzden algıladıkları yalnızca bedensel isteklerdir, yani hazlardır. Bireyci hazları yaşatarak kendilerini de yaşamış sayarlar. Oysa bireyci hazlar mutluluk getirmez; bunun için, bilinç yetisine iye olmayanlar, sürekli eğlence isteklerini dışa vururlar. Eğlence ile mutsuzluklarını örteceklerini sanırlar; oysa bilmedikleri şey, mutluluğun yalnızca topluma özgü bir olgu olduğudur.

Ancak bireyler toplumu oluşturabilir! Bilinç düşünceyi, düşünce bireyi, birey de toplumu yarattığı an demokrasi de yaratılabilir. Bu demokrasinin temelini de bilim oluşturur. Çünkü bilimi ortak us yaratır.

Demokraside çoğunluk veya azınlık olmaz. Demokrasi, -düşüncenin (ortak usun) yarattığı- bilim ile var olan bir olgudur. Demokrasi bir bütündür. Bilim, us, düşünce dışı olan her olgu aynı sürede demokrasi dışıdır da. Azınlığın veya çoğunluğun olması demokrasiyi yok eder. Çünkü böyle bir durumda ortak us ortadan kalkar. Bu; deneyin, gözlemin yani bilimin ortadan kalkması ve bunun yerine bireyci yarar ve çıkar peşinde koşanların düşlerinin gelmesi demektir. Ki, bu da toplumun yok olması; anarşinin, kargaşanın başlaması demektir. Bilimin yani ortak usun yani düşüncenin olmadığı bir yerde demokrasi de olmaz. Aynı sürede bilinçsizlerin, bireyci yarar ve çıkar peşinde koşanların, düş kuranların ortak akılda buluşmaları demokraside buluşmaları demek değildir. Burada ana ölçüt süredir. Yani çıkarcıların ortak us altında buluşmaları belirli süreler içerisinde gerçekleşir. Çıkarcıların uzun süre ortak akılda buluşmaları olanaksızdır. Bilinçli insanlar sonsuza dek ortak usta birleşirler.

Toplum her süre demokratiktir. Topluluklar ise demokratik bir toplumdan uzak yaşarlar. Bunun öteki adı da teokrasidir. Demokrasi –değişen– doğrunun tekliğine inanmaktır.

Çoğunluk ve demokrasi arasında hiçbir ilişki yoktur. Emre Kongar "Demokrasi ve Kültür" adlı yapıtında şöyle der:

"Demokrasi, genellikle eksik ve eksik olduğu için de yanlış "çoğunluk yönetimi" olarak tanımlanır. Çoğunluk yönetiminin anlayışının demokrasi ile uzak yakın bir ilgisi yoktur. Demokrasi, mevcut yönetimle, ilke çözümleri hakkında aynı düşüncede olmayanların bu düşüncelerini açıklama ve yayma haklarının bulunduğu bir çoğunluk yönetimidir. Demokrasi her şeyden önce, çoğunluğun baskısı değildir."

Demokrasi deyince –şuan için– iki kavram karşımıza çıkıyor: Çoğunluk ve görüş özgürlüğü. Demokrasinin dili olsa şöyle derdi: "Şimdilik bunlarla idare edin". Evet, demokrasiyi, yani toplumu oluşturuncaya dek bunlarla idare etmek zorundayız. Çünkü evrim/doğa henüz toplumu oluşturacak bireyleri, yani bilinci yaratmamıştır. O yüzden, biz de demokrasiyi kendi topluluğumuza uygun kılıflara sokmak zorundayız. Emperyalistlere göre: "Biraz orasından kesip biraz burasından kesip demokrasiyi zenginlerin yaşam alanı olarak sunup, yoksullaşmayla idare etmek ve emperyalizme kucak açmalıyız." Bilinçsizliğin ürünüdür kuşkusuz bu görüş ve düşünce değil, düşüncesizliktir!

Demokrasilerde tek doğru üzerinde uzlaşılır. Toplum için ne uygunsa doğru da odur. Toplulukların doğruları yoktur; ancak toplumun doğruları olabilir. Topluluklar bireycilerden oluştuğu ve bireycilerin de doğrusu kendi çıkarları olduğu için tek doğruda değil bireycilerin kendi doğrularından (toplum için yanlışlarından) söz etmemiz gerekir.

Tek doğru süreye bağlı olarak değişse de, önemli olan bu değişen doğruda buluşmaktır. Ana ölçüt toplumun yarar ve çıkarıdır. Örneğin yüz kişi bir odanın sıcaklığını bir termometre ile ölçmeye çalışıyorsa ve herkes aynı anda var olan sıcaklık derecesini doğru söylüyorsa orada değişen doğru bulunmuş demektir. Termometre sıcaklığa ve süreye bağlı olarak değişebilir; ancak önemli olan herkesin bu değişen doğru üzerinde uzlaşmasıdır.





Değişen doğruları bulmak bilinç gerektirir. Nasıl düşünce üretmenin aracı bilinç yani us ise değişen doğrularda buluşmanın da aracı bilinçtir. Bilinçsizlerin bireyci çıkarları ortak olabilir ancak bu ortak us demek de değildir. Ortak us bilinçli insanın üzerinde karara vardığı doğrudur. Demokrasi bir anlamda bilinçli bireylerin ortak us ile değişen doğrularda uzlaşmasıdır.

Uzlaşma her süre tam olarak saptanamayabilir. Ancak tolerans payı olan bir uzlaşma da toplumsal sorunları her süre çözecektir. Burada önemli olan doğru olmak, dürüst olmak, bilimsel olmak ve toplumsal düşünmektir ki, bunlar da bilinçli bireylerin özellikleridir.
Sertay YAYLA
Sertay YAYLA
Cik
Cik

Mesaj Sayısı : 93
Kayıt tarihi : 15/10/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz