******çü Düşünce Topluluğu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

"İLHAN SELÇUK KALEMİNDEN"

Aşağa gitmek

"İLHAN SELÇUK KALEMİNDEN" Empty "İLHAN SELÇUK KALEMİNDEN"

Mesaj  Sertay YAYLA Paz Ocak 20 2008, 18:20

Cumhuriyet 16.01.2008

Ilımlı İslam ve Bilim
Ilımlı İslam adı altında yerleştirilmeye çalışılan sistem hiç şüphe yok ki din ağırlığının arttığı İslam ülkeleri örneklerinde olduğu gibi bilime ağır bir darbe vuracaktır. Toplumun en az yarısının bilimden çok kutsal kitaplara güvendiği ülkemizde laik sistemin korunması bilimin geleceği açısından bir zorunluluktur.
Prof. Dr. A. Özdemir AKTAN İstanbul Tabip Odası Başkanı

Din ve bilim yüzyıllar boyu çatışmış ve bilim haklı çıktıkça din adamlarının inanışları değişmek zorunda kalmıştır. Elbette bu değişim kolay olmamış ve birçok bilim adamı bu alanda can vermiştir. Rahip Giardino Bruno dünyanın canlı barındıran tek yer olmayabileceğini söylediği için yakılmıştır. Din ve bilim çatışması İslam dünyasında pek görülmemiş ve ağırlıklı olarak Hıristiyan dünyasında yaşanmıştır. Bu çatışmalarda öne çıkan bilim adamlarının birçoğu engizisyon mahkemelerinde can verirken bazen de Galile örneğinde olduğu gibi bilim adamının geri adım atması dayatılmış ve sağlanmıştır.

Galile'nin buluşlarını geliştirerek sunduğu Kopernik ise İncil'de yazılanları çürüten buluşlarını içeren kitabı Papa'ya adayarak tepkileri azaltmak yolunu seçmiştir.

Aynı görüşleri savunan Descartes ise İtalya ve Vatikan'dan uzakta durarak kendini emniyete almayı tercih etmiştir. Dinin bilimin üzerine bu kadar şiddetle gitmesi birçok düşünürün ilgisini çekmiş ve bu konuda Bertrand Russell 1935'te yazdığı Bilim ve Din isimli kitabında din ve bilim çatışmasını otorite ve gözlem çatışması olarak tanımlamıştır.

Otorite elbette söylediklerinin sorgusuz olarak kabulünü beklerken, bilim adamı gözlemler yaparak bir sonuca ulaşmayı ve "neden" ve "nasıl" sorularına yanıt aramayı kendine iş edinmiştir. Bilim adamı kuşkucu olmalı, sürekli olarak kendine sorular sormalı ve bunlara yanıt aramalıdır. Bunları yaparken de her türlü dogmadan kendini arındırabilmelidir.

Buna karşın din ise bir anlamda soru sormayı yasaklamakta ve söylenenlerin itirazsız kabulünü beklemektedir. Bu çatışmayı yatıştıran gelişme ise Vatikan'ın "Din dindir ve bilim ise bilim, ikisi ayrı ayrı değerlendirilmelidir" anlamına gelecek açıklamaları olmuş ve bir anlamda bilimde de laiklik kavramının yer alması gerektiği vurgulanmıştır.

Batı toplumları içinde dindar olduğunu belirtenler arasında en yüksek oran %90 ile ABD'de bulunmuştur. İlginç olarak ABD'de dindar olduğunu belirten bilim adamlarının oranı ise %40'ta kalmıştır.

Bilim adamları arasında ise en dindarlar matematikçiler (%65), en az dindar olanlar ise fizikçiler ve astronomi ile ilgilenen bilim adamları olmuştur (%22). Dindar olmayanlar mı bilime yöneliyorlar, yoksa bilim mi insanları dinden uzaklaştırmaktadır sorusunun yanıtı açık değildir.

Ülkemizde ise Prof. Dr. Yılmaz Esmer yaptığı çalışmada seçmenlerin %60'ının "dindar" bir cumhurbaşkanı istediğini ve ayrıca AKP seçmeninin %59'unun, MHP seçmeninin %46'sının ve CHP seçmeninin ise %15'inin içinde bulunduğumuz dünyayı anlayabilmek için din kitaplarının bilimsel buluşlardan daha önemli olduğunu düşündüğünü göstermiştir.

İslam Konferansı Örgütü'nü (İKO) oluşturan 57 ülkede 1.3 milyardan fazla insan yaşamaktadır. Bu ülkelerin arasında dünyanın en fakirleri bulunmaktadır ve yaklaşık yarısı gelişmekte olan ülkelerdir. Bu ülkelerden en zenginleri elbette körfez ülkeleridir.

Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt ülkesel gelirin sadece %0.2'sini bilime ayırmaktadır. Bu ülkelerin silah alımına ayırdığı pay ise %7 civarındadır. Gelişmiş ülkelerde bilime ayrılan pay %2.3'tür. Türkiye'nin bilime ayırdığı oran da %1'in altındadır. 2003 yılında uluslararası bilimsel yayınlar incelendiğinde gelişmiş ülkelerde bir milyon nüfusa ortalama 137 yayın düşerken, İKO ortalaması 13 olarak bulunmuş ve İslam ülkeleri arasında bir milyon nüfusa 107 yayını geçen ülke olmamıştır. Uluslararası yayınlara bakıldığında Türkiye'den yapılan yayınların diğer İslam ülkelerinin yayınlarından farklı olarak fazla olduğu ve artış eğilimini de sürdürdüğü görülür.

Türkiye en iyi 500 üniversite listesinde de farklı olarak öndedir. Yayın sayısı artan bir diğer İslam ülkesi ise İran olup, yayın sayısı Türkiye'den yapılan yayınların 1/3'ü oranında kalmaktadır.

Daha önce yayın konusunda öncü olan Mısır'dan yapılan yayın sayısı 1988'den beri artmadığından Türkiye ve İran'ın gerisinde kalmıştır (Nature, Kasım 2006). Türkiye'nin bilim alanındaki üstünlüğü görüldüğü gibi maddi kaynaklarından kaynaklanmamaktadır.

Türkiye'yi diğer İslam ülkelerinden ayıran en önemli özelliği sahip olduğu demokratik ve laik sistemdir. İran ve Mısır örneklerinde olduğu gibi dinin toplum üzerindeki baskısı arttıkça bilim darbe yemektedir.

Din bir inanç ve bilim ise bir kanıt işi olduğundan bu iki kavramın birbiri ile karıştırılmaması gerekliliği ortadadır. Sosyal hayatın her kesiminde olduğu gibi laiklik kavramının bilim alanında da önemi nettir.

Türkiye'nin yayın sayısı, bilime verdiği önem ve ayırdığı pay ile dünya bilimindeki yeri diğer İslam ülkelerinden farklı olarak iyi bir konumdadır. Ilımlı İslam adı altında yerleştirilmeye çalışılan sistem hiç şüphe yok ki din ağırlığının arttığı İslam ülkeleri örneklerinde olduğu gibi bilime ağır bir darbe vuracaktır.

Toplumun en az yarısının bilimden çok kutsal kitaplara güvendiği ülkemizde laik sistemin korunması bilimin geleceği açısından bir zorunluluktur.





İLHAN SELÇUK
RTE Hem Türbancı, Hem Faizci...
Kadın sorunu insanlığın temel açmazlarından biridir...

****** , 1930'larda, Türkiye'de yaşayan 'ağzı var, dili yok' kadına oy hakkı sağlarken Fransa'da yalnız erkek oy verebiliyordu...

1923 Devrimi Cumhuriyet kadınına neler kazandırdı?..

Say say bitmez...

Yinelemekte yarar var; kadın mirasta ikinci sınıftı, koca 'boş ol' dediği zaman evlilik noktalanıyordu, nafaka yoktu, cins-i latife dayak atılabiliyordu, erkeğe dört karı haktı...

Kadın, ******'ün laik Cumhuriyetiyle kölelikten insanlığa doğru yürüdü...

**

Kadın bugün de erkeğe bağımlı mı bağımlı...

Hayrünnisa , Abdullah 'a bağımlı..

Emine, Recep 'e bağımlı..

Türban erkek sorunu..

Bu erkek, egemen erkek...

Ve kıskanç..

Kadını erkekten farklı, aşağı ve günah sayan ilkel 'tahakküm' fikriyle şartlanmış erkek, Afganistan'dan Türkiye'ye, İran'dan Sudan'a her coğrafyada bu işi Müslümanlık adına yaparak dinsel kisveye büründürüyor...

Ve sonuçta türban 'dinsel bir sembol' içeriğini kazanıyor...

**

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi..

Anayasa Mahkemesi..

Danıştay..

İçerde ve dışarda yüksek mahkemelerin kararları açıklandı...

Ne diyorlar?..

Türban, haç ya da kipa gibi dinsel ve dolayısıyla siyasal bir simge sayıldığından kamu alanında kullanılması laikliğe ve demokrasiye ters düşer...

Ama karısına tesettür uygulayıp türban taktıran Başbakan kararlı...

Ne diyor:

- Türban da türban...

Peki, siz RTE'nin yerinde olsanız ne dersiniz, ne yaparsınız?..

**

RTE imam-hatipte okumuş, kafası şartlanmış, kadınla erkeği eşit görmüyor, kadını günah sayıyor, tesettüre inanmış, siyasal yaşamını da bu yola adamış...

İkinci kez seçimleri kazanıp Türkiye'nin başına oturan Recep Tayyip ilericilik mi yapsındı?..

Elbette karısının başına taktığı türbanı, yüksek mahkeme kararlarına karşın, tüm topluma dayatacaktır...

**

RTE İstanbul Belediye Başkanı'yken ne demişti?..

"- Türkiye'de yaşayanların yüzde 99'u 'elhamdülillah Müslüman' olduğunu söylüyor. O zaman yüzde 99'un 'elhamdülillah şeriatçıyım' demesi lazım..."

RTE eklemişti:

"- Ben elhamdülillah şeriatçıyım; şeriat İslam demektir, Allah'ın kuralları demektir..."

O zaman RTE'ye sormak gerekir:

- Mademki şeriatçısın, Allah'ın kurallarını uyguluyorsun, bu işi neden çok tartışmalı türbanda yapıyorsun da Kuranıkerim'in nice kesin buyruğunu hiçe sayıyorsun?..
Sertay YAYLA
Sertay YAYLA
Cik
Cik

Mesaj Sayısı : 93
Kayıt tarihi : 15/10/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz