******çü Düşünce Topluluğu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

2023 ve Türkiye

Aşağa gitmek

2023 ve Türkiye Empty 2023 ve Türkiye

Mesaj  Sertay YAYLA Ptsi Mart 31 2008, 23:30

Birkaç yüzyıldan beri süregelen fikrî ve sosyolojik değişimlerin, çoğunluğu imparatorluk halinde bulunan dünya devletlerine etkilerinin patlama noktası 20. yüzyılda yaşanmıştır.

Bu dönemde dünya tarihinin hiçbir zaman tanık olmadığı büyük savaşlar ile devletlerin sınırları yeniden çizilmiş, ulus-devlet yapılanmaları imparatorlukların yerini almış, mevcut devlet sistemleri farklı bir yapıya bürünmüştür. Orta Doğu, Avrupa ve Asya’nın buluşma noktası ve bu bağlantıların ortak köprüsü olan Türkiye’nin dünya platformundaki eski ve yeni konumu bizlerle beraber diğer ülkeler için de önemli bir mevzudur. Türkler’in Anadolu üzerindeki bin yıllık konumu, komşu devletlerle ilişkileri, bünyesinde barındırdığı onlarca halkın üzerindeki etkisi bugün düğüm halindeki olayların özünü teşkil etmekte ve dünya için “ancak Türkiye’yi anlamak ve bilmekle” bu karmaşıklığın giderileceği düşüncesini doğurmaktadır.

1923 yılında, dünya tarihine damgasını vuran bir imparatorluğun enkazı üzerine bina edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti, geçmişten gelen birikimlerini çağdaş dünyaya uyumlu hale getirerek muasır medeniyet idealini benimsemiştir. ****** ve İnönü döneminde kararlı ve istikrarlı cumhuriyet yapısı korunarak maddi/manevi dinamikler oluşturulmuştur. Mustafa Kemal ******’ün oluşturduğu esaslar, genç cumhuriyet için çağdaş dünya düzeninde mutlaka izlenmesi ve uygulanması gereken bir önem taşımaktadır.

Dünyayı çepeçevre saran Soğuk Savaş ile birlikte stratejik önemi artan Türkiye, bu dönemde denge politikası ile fazlaca yarar elde etmesini bilmiştir. İki kutup için de vazgeçilemez öneme sahip olan Türkiye hem dünya savaşına girmeyerek hem de kendi güvenliğini en üst düzeyde sağlayacak olan NATO’ya katılım ile dönemin en büyük kârını elde etmiştir. Fakat Sovyetler Birliği’nin çöküşü hem Türkiye’nin stratejik önemini azaltacak etkenleri doğurmuş hem de kaçırılmaması gereken ama Türkiye’nin kaçırdığı fırsatları uluslararası arenaya sunmuştur. Devletlerin Orta Asya, Kafkasya ve Doğu Avrupa’da etkinlik gösterme yarışında yanlış karar ve politikalarla geri sıralara düşen Türkiye, şu anki durumları değerlendirme aşamasında yine yeterli etkiyi gösterememektedir. Bununla beraber komşu devletler ile olan ilişkilerde verilen maddi ve manevi tavizler ülke refahı açısından tehlikeler oluşturmaktadır. Yeni binyıla girdiğimiz süreç içerisinde Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz sıklaşmış ve ülke için yapılması gereken reformların önemi anlaşılmıştır. Bu doğrultuda Türkiye için gerekli olan yenilikler Avrupa Birliği’ne uyum şartları içerisinde gerçekleştirilmektedir. Bunlarla beraber bu süreç içerisinde Ermeni diasporası yanlış verilerle dünya kamuoyunu Türkiye aleyhine farklı düşüncelere sevk etmekte ve bu durum üzerimizde psikososyal açıdan kötü etkiler bırakmaktadır. Avrupa seviyesindeki yaşam şartlarına uyum süreci ile birlikte bu tür sosyal baskılara maruz kalan Türkiye için zorlu süreç başlamış bulunmaktadır. Yunanistan ile sık sık gerilen ilişkilerimiz diplomatik yollarla çözülmeye çalışılsa da yeterli verim elde edilememektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yönelik ambargolar ve ülkenin tanınmama sorunu, yetersiz girişimlerin varlığından dolayı Avrupa Birliği ile olan ilişkimizi de zaman zaman zedelemektedir. Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri, Türkiye’nin farklı sosyal ve siyasi konularıyla da bağlantılıdır. Ancak hakkımızı savunmak birçok kere aleyhimize etki oluşturmuştur. Diğer yandan, başta Orta Doğu olmak üzere tüm dünya için büyük öneme sahip olan Irak coğrafyasındaki gelişmeler bizi de olumsuz etkilemekte ancak bu duruma dahiliyetimiz yeterli olmamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli bir müttefiki olarak Türkiye’nin adı sık sık anılmakta ancak Irak’a fiziki temasların önü kesilmektedir. Türk mirasına sahip olan bu bölgelerde daha sağlam politikalarla istenilen huzurun sağlanması Türkiye’ye bağlıdır.

Gerek Balkanlar gerekse Orta Doğu ve Kafkasya için bölgesel kuvvet olma özelliği taşıyan Türkiye, kendisine 2023 hedefi koymalı ve mevcut potansiyelini bu süreç içerisinde en yüksek seviyede kullanmalıdır. Çeşitli merhalelerle karşılaşacağımız tehditleri şimdiden öngören bir mantık ile hareket edilmelidir. Bütünleyici ve koruyucu güç olan Türkiye maddi ve manevi değerlerin yeniden yükseleceği tarihî dilimleri 2023’e kadar yaşayacaktır. Çanakkale Zaferi’nin yüzüncü yıldönümü 2015, aynı zamanda bizlerden tazminat talebi hayali olan Ermeniler için de ortaya çıkma ve kendini gösterme dönemi olacaktır. 2020’de meclisimizin açılış yıldönümü, 2021 ve 2022’de büyük zaferlerimizin yıldönümleri yaşanacaktır. Ülke olarak bu zaman dilimini milli değer ve kalkınma konularında dönüm noktası haline getirmeli ve bu fırsatları iyi değerlendirip 2023’e lâyıkıyla girmeliyiz. Az bir zaman kalmasına rağmen eldeki potansiyeli değerlendirmemiz, amacımıza ulaşmamız için yeterli olacaktır.

2023’e Kadar Kitlesel Girişimler

Türkiye coğrafi ve sosyal konumunu çeşitli temel başlıklar altında düzenleyip Acil 2023 Plânları oluşturmalıdır. Bu temel başlıklar başta eğitim, ekonomi ve uluslararası siyaseti içermektedir. Ulusal ve uluslararası denge politikalarımız ile sosyal refah hedef alınmalı, bu vesile ile öne çıkma fırsatları değerlendirilmelidir.

Eğitim bizim en güçlü olması gereken temelimizdir. Mevcut eğitim kapasitemiz çağın gerektirdiği maddi ve manevi kapasiteye çıkarılmalıdır. Fiziki şartları yetersiz olduğundan dolayı öğrenim göremeyen ve görmekte zorlanan gençler en kısa zamanda ideal eğitim ortamına kavuşturulmalıdır. Ders müfredatları yorumcu ve yaratıcı neslin yetiştirilmesine yönelik köklü değişikliklere uğramalıdır. Üniversiteler sadece bilim yuvası olmalı, farklı müdahalelere maruz bırakılmamalıdır. Bürokratik pek çok engele uğrayan yurtdışındaki Türk gençleri bizlerin kayıp beyinleridir. Onları ülkemizde istihdam etmeli ve yapılması şart olan Türk lobisinin temellerini oluşturmalıyız. Aynı zamanda yurtdışındaki lise ve üniversitelerimize gerekli desteği vermeli, bu konuda yaygın bir politika izlemeliyiz.

Ekonomik olarak da pek çok düzenlemelere ihtiyacımız vardır. Türk ekonomisi yoğun olarak Avrupa Birliği uyum sürecinde düzenlenen esaslar doğrultusunda iş görmektedir. Ancak bölgesel güç olan Türkiye, çevresindeki fırsatları yeterince değerlendirememektedir. Bizim öncelikle Asya ekonomi politikası oluşturmamız, Türk cumhuriyetleri ile sıkı işbirlikleri gerçekleştirip dev Çin ekonomisine bu yolla ulaşmamız gerekir. Unutulmamalıdır ki Çin ve Rusya Asya’daki iki büyük siyasi ve ekonomik dengedir. Bu iki büyük nokta için Türk Cumhuriyetleri kesinlikle vazgeçilemez devletlerdir. Aynı şekilde Orta Doğu’da güçlü bir ekonomik yapıya sahip olması gereken Türkiye çeşitli işbirlikleri ve ortak oluşumlarla petrol merkezi bu coğrafyada büyük hamlelerde bulunmalıdır. Türk ulusal ekonomisi özelleştirmelerle zedelenmemelidir. Önceliği Türk sermayesi olan ulusal ekonomik girişimlerimiz bizlerin yararınadır. İçte kendi sermayemizi teşvik, dışta ise yaygın kuvvet olmamızı sağlayacak faaliyetleri esas almak bizi güçlendirecektir. İşsizliği büyük oranda azaltacak bölgesel projelerle istihdam artırılmalı ve bu sayede sosyal refah dengelenmelidir.

Çevresinde Avrupa Birliği, Şangay İşbirliği Örgütü ve İslam Konferansı Örgütü gibi organizasyonlar bulunan ve bunlar arasında coğrafi olarak büyük öneme sahip olan Türkiye’nin hızlı şekilde ülkelerarası işbirliğine girmesi, kendini kabul ettirmesi ve potansiyelini değerlendirmesi şarttır. Sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel her türlü oluşum bizzat devlet tarafından oluşturulmalı veya desteklenmelidir. Özellikle geleceğin yöneticileri olacak ve dünyaya kendilerini gösterecek olan genç nüfusun siyasetle ilgilenmesi sağlanmalıdır. Ulusal gençlik politikaları, gençlerin girişimciliğinin artmasını sağlayacak desteklerde bulunmalıdır. Türk gençliğinin birbiri ile sıkı iletişimi ve dünyaya entegre olacak diyalogları uluslararası platformda Türkiye’nin hakkını savunacak bir Türk lobisinin oluşmasını sağlayacaktır.

2023’ün Türkiye’si; sosyal devlet anlayışı ile toplumun her kesimini kucaklayan, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi her konuda dünyaya kendini anlatabilen ve genç bireylerini en iyi şekilde değerlendiren bir ülke olarak en büyük bölgesel güç olacaktır. Unutulmamalıdır ki, Türkiye dünyaya adaleti, barışı, huzuru ve refahı yayan müstesna bir ülkedir.
Sertay YAYLA
Sertay YAYLA
Cik
Cik

Mesaj Sayısı : 93
Kayıt tarihi : 15/10/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz