******çü Düşünce Topluluğu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

"BAŞBAKAN VE MEDYA"

Aşağa gitmek

"BAŞBAKAN VE MEDYA" Empty "BAŞBAKAN VE MEDYA"

Mesaj  Sertay YAYLA Perş. Şub. 14 2008, 03:02

BAŞBAKAN VE MEDYA
Haluk Şahin

13/02/2008

Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın dün AKP grubunda yaptığı medya karşıtı konuşma, grup üyelerinin bundan çok hoşlandıklarını ayakta alkışlarla dışa vurmaları, salondaki coşkulu hava, Demokrat Parti döneminin son yıllarını bilenlere başka şeyler anımsatmış olabilir. Ben böyle bir benzetme yapacak durumda değilim. Benim aklıma başka bir olay geldi.


Ne mi? Medyaya düşmanlığı dillere destan olan ABD Başkanı Richard Nixon'un yardımcısı Sprio Agnew'ün 13 Kasım 1969 tarihinde Iowa Eyaleti'nin Des Moines kentinde yaptığı ünlü konuşma. Agnew o gün Amerikan siyasi tarihinin basın karşıtı konuşmalarının en ağırını yapmış, tüm medya çevrelerinde alarm zillerinin çalmasına neden olmuştu.
Ne mi demişti Agnew? Başkan Nixon'un Vietnam politikasını eleştiren medya mensuplarının halktan kopuk küçük bir grup olduğunu öne sürmüştü. Başkan'ın konuşmalarından bazı cümleleri cımbızla alıp yanlış izlenimler uyandıran bu 'seçilmemiş'ler, aslında bir seçkinler grubunun ayrıcalıklı azınlığından başka bir şey değildi!


Agnew, sormuştu:
"Onlar bu yetkiyi nereden alıyorlar?"
Birazcık yurtbilgisi okumuş tüm Amerikan yurttaşları medyanın bu yetkiyi Amerikan Anayasası'nın 1'inci maddesinden aldığını biliyordu. Kuşkusuz, hukukçu Agnew de biliyordu. Ancak amaç, halk ile medya arasında büyük bir uçurum olduğunu söyleyerek gazetecilerin toplum önündeki saygınlığına darbe vurmak, etkisizleştirmekti.


Agnew için o söylevi yazan yazarlardan William Safire, o konuşmanın bir hata olduğunu sonradan itiraf etti. "Başlangıçta puan alsa da, uzun vadede demokrasi açısından çok sakıncalıydı, artık biliyorum" dedi birkaç yıl önce.
Spiro Agnew, bu türden söylevleriyle muhafazakârların gönlüne taht kurmuş, ikinci kez başkan yardımcısı adayı olmayı başarmıştı. Seçildi de. Ama bir yıl sonra bir sabah, istifa ettiği haberi Washington'a bomba gibi düştü. Makamında rüşvet almakla suçlanmış, hapse girmemek için istifa etmeyi kabul etmişti.
Saygınlığını hiçbir zaman kazanamadı. Uzun yıllar sonra öldüğünde, gazeteciler dışında pek çok kimse ismini bile hatırlamıyordu.


Basınla uğraşmak netameli iştir. Son yazıyı hep gazeteciler yazarlar.
Benim merak ettiğim, Başbakan Erdoğan'ın bir yandan gerginlik ve kaostan söz edenlere yüklenirken, bir yandan da retoriğin hararetini niçin bu kadar yükselttiği. Bu biraz yangına körükle gitmek gibi olmuyor mu? Başbakan söyleyeceğini tek tek, tane tane, sakin sakin söylese daha iyi olmaz mı? Hele amaç gerginliği düşürmekse.

..
Ama, hayır. Başbakan medyada bir grubun (Hangisi ola ki?!) bu saldırıları sipariş üzerine yaptığını söylüyor. Kim bu siparişi veren acaba? CHP mi, asker mi, TÜSİAD mı, yoksa başkaları mı? Yoksa hepsinin bir arada hareket ettiğini mi düşünüyor Sayın Başbakan? Dahası, AB'nin partisine farklı gözlerle bakmaya başlamasına mı kızıyor?


Hele o 'beyaz çarşaf' dramatikliği!
Belli ki, ciddi bir sinir gerginliği söz konusu. Erdoğan, bir zamanlar, kendisinin gizli gündemi olduğunu iddia edenleri 'niyet okumak'la suçlardı. Şimdi bakıyorum, kendisi niyet okumaya başladı. Siparişten, arkasında olanlardan, farklı amaçtan filan söz ediyor.


Evet, Başbakan'ın medya hakkında söyledikleri aklıma Spiro Agnew'u getirdi.
Teselli olduğumu söyleyemem.



BASBAKAN BU KEZ HERKESE KAFA TUTARAK DEMOKRASI ANLAYISININ NERELERDE OLDUGUNU GOSTERDI ! ESTI , YAGDI . BASBAKANA DESTEK VEREN MILLIYET GAZETESI BILE BUNA DAYANAMADI VE ASAGIDAKI BAS YAZIYI ILK SAYFASINA KOYDU ;


Demokratik nezaket nerede?


Oysa ne kadar olgun bir başlangıç yapmıştı 22 Temmuz gecesi AKP Genel Merkezi'nin balkonundaki konuşması sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.
Örneğin, ilk kez "demokratik nezaket" kavramını telaffuz etmiş, yeni dönemde bu kavramın ruhuna uygun bir şekilde davranma taahhüdünde bulunmuştu Türk toplumuna.


Başbakan, ayrıca AKP'ye oy vermemiş olan vatandaşlara seslenerek, "Sizin sandıktan verdiğiniz mesajı da anlıyorum. Lütfen müsterih olun. Farklı tercihleri demokratik hayatın zenginliği olarak görüyoruz" diye konuşmuştu.
Seçim gecesi Türk halkına demokratik nezaket ve hoşgörü vaadinde bulunan Başbakan Erdoğan'la, dün kendisine muhalif sesler karşısında sert bir dille konuşan, esip gürleyen Başbakan Erdoğan arasında dağlar kadar fark vardır.
Başbakan, farklı tercihleri, düşünceleri zenginlik olarak görmek bir yana, "yaygara" diye nitelendiriyor, susturmak gerektiğini düşünüyor.


* * *
Başbakan'ın dünkü grup konuşmasında ortaya attığı görüşlerin çok büyük bir bölümüyle mutabık olmadığımızı kayda geçirmek durumundayız. Şöyle ki;
- Erdoğan'ın, Doğan Grubu'nu kategorik olarak CHP yanlısı bir çizgide nitelendirmesi gerçeği yansıtmıyor. Laik demokratik cumhuriyete bağlılık, Doğan Grubu'nun ve bu gazetenin duruşunun, dünya görüşünün en önemli unsurlarından biridir. Laiklik konusunda duyarlılık gösterilmesi söz konusu olduğunda, başka partilerin tutumlarıyla benzeşen durumlar ortaya çıkabilir. Ancak bundan hareketle grubun CHP'yle işbirliği içinde olduğu hükmüne varılamaz; grubun AB tam üyelik hedefini ya da Kıbrıs sorununda çözümü desteklemesinden yola çıkarak, AKP'yle işbirliği içinde olduğu sonucunun çıkarılamayacağı gibi...


- Kaldı ki, Doğan Grubu gazetelerinde köşe sahibi olan yazarlar içinde CHP'nin bugünkü liderliğine eleştirel yaklaşanların sayısı hiç de az değildir. Herhangi bir partiye angaje olunması gibi bir durum söz konusu değildir. Toplumun bir kesimi, bu grubu AKP'ye yakın davranmakla eleştirirken, Başbakan'ın aynı grubu CHP'yle işbirliği içinde olmakla suçlamasındaki çelişki izaha muhtaçtır. Buradaki çelişkiden olsa olsa Doğan Grubu'nun tarafsız çizgisinde yol aldığı sonucu çıkar.
- Grubumuzdaki gazetelerde yazan köşe yazarları, düşüncelerini istedikleri gibi ifade edebiliyorlar. İlginçtir ki, bu yazarların azımsanmayacak bir bölümü, türban yasağının kalkmasından yana tavır alıyor. Türban yasağının sürmesinden yana olanlar da var, eleştirenler de. Bu farklılıklar Doğan Grubu'na hâkim olan çoksesliliği gösteriyor.


* * *
- Yayınların tehdit amacıyla yapıldığı yolundaki suçlamayı reddediyoruz. Türban konusunda yapılan yasal düzenlemenin Türkiye'yi bir gerilime soktuğu, üniversitelerin, baroların, iş dünyasının içinde büyük bölünmelere yol açtığı objektif bir olgudur. Bu olgunun haberleştirilmesinden daha doğal ne olabilir? Basının, bu bölünme tablosunu görmezlikten mi gelmesi gerekiyordu?
- Muhalif sesleri "çıkar kovalamakla" suçlayıp karalamak, çok klasik bir siyaset taktiğidir. Ne yazık ki, Başbakan bu klasik siyaset yöntemlerinin dışına çıkamıyor. Keza, açık bir toplumda gelişen olayların haber yapılmasının, dış dünyaya ihbar olarak nitelendirilmesindeki mantığı da anlamak güçtür.


- Peki, ülkenin önde gelen aydınlarının bile türban yasağı konusunda kendi aralarında ciddi bir şekilde bölünmüş olmalarının gerisinde de özel çıkarlar mı yatıyor? İlginçtir ki, çok yakın zamana kadar AKP iktidarını destekleyen, ona entelektüel düzeyde meşruiyet kazandıran liberal ve sol-demokrat çizgideki aydınların önemli bir kesimi, üniversitelerde türban yasağının kalkmasını desteklemekle birlikte, konunun hükümet tarafından gündeme getiriliş şeklini onaylamadıklarını belirtiyor.


* * *
Türkiye bir demokrasi ise türban gibi hassas ve zor bir konuda farklı görüşlerin olması da çok doğaldır. Herkes görüşlerini özgürce ifade edebilmelidir. Siyasal iktidar da demokratik sabır içinde bu konuda kendisine aykırı gelen düşüncelerin ifade edilmesine tahammül gösterebilmeyi öğrenmelidir.
Türkiye, bu sorunu demokrasiden ve hukuk devletinden ödün vermeden, tümüyle sivil bir çerçeve içinde aşmak durumundadır. Dolayısıyla sivil çerçeveler içinde görüşlerin ifade edilmesinden rahatsızlık duymamak gerekir.


Son bir nokta, Sayın Başbakan'ın üslubunun AB'ye tam üye adayı bir ülkedeki siyasi tartışmalarda olmaması gereken bir sertlik dozu içermesidir. Kuşkusuz, AB liderlerinin de Sayın Başbakan'ın bu sert üslubunu yadırgayacaklarını düşünmek mümkündür.



MİLLİYET
Sertay YAYLA
Sertay YAYLA
Cik
Cik

Mesaj Sayısı : 93
Kayıt tarihi : 15/10/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz